Narnia Günlüklerinde çocukların sihirli dolaptan geçip diğer fantastik dünyayı keşfettikleri o sahne bana hep kendi çocukluğumu hatırlatır. Bir dolaptan geçerek öylesine fantastik bir dünyaya geçmişliğim yok ve tabi ki evimizde öyle bir dolap da yok. (Olsaydı iyiydi.) Ama evimizde "Babamın Dolabı" vardı, ve o dolap, o yaşlardaki ben için sunulabilecek en fantastik dünyayı sunuyordu bana. Ben evden ayrıldığım için geçmiş zamanlı konuşuyorum yoksa, dolabın kaybolduğu falan yok, hala duvarı boydan boya kaplar biçimde annemlerin odasında durmakta.
Bu dolapta neler yoktu ki.. İçeriğini halen tam olarak bilmem mümkün değil. Bildiğim tek şey, babamdan ne zaman bir şey istesem (ne olursa, pil, cd, fiş ,priz, telsiz, kitap, kalem, defter, fotoğraf makinesi,radyo, lamba, el feneri, çivi, çekiç, tornavida, telefon, kablo, roman, ingilizce kitap, 4 ortalı metod defter, vs daha aklıma gelmeyen çeşitli malzeme) babamın odasına kapanıp, dolabın altını üstüne getirip ve sonunda eli dolu olarak yanıma döndüğüdür. Hiç boş döndüğünü görmedim. Dolayısıyla o dolap hep bir gizem doluydu benim için. İçinde daha neler var acaba diyordum. Babamdan izinsiz karıştırmam mümkün değildi, o karmaşanın babama göre öyle bir düzeni vardı ki, minicik bir vidanın yeri değiştiğinde bile anlıyordu dolabını birilerinin açtığını. Günlerden bir gün yine babamdan bir şey istemişken, ne olduğunu hiç hatırlamıyorum, ve babam yine dolabını büyük bir özenle alt üst haline getirmişken, onu gördüm. Dolabın alt rafının karanlık bir köşesinde, öylesine yalnız, tozlu duruyordu. Büyük bir çığlıkla "O şey bir pikap mı!!" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Adamcağız sıçramıştı, nasıl konsantre olduysa artık. Neyse kırk nazla çıkardı pikabı ortalığa. Kapağı kırılmış, lastiği tozlanmış, eskimiş ama biraz uğraşılırsa hala çalışabilir vaziyetteydi. Babama hayatımda bir daha o kadar yalvarıp yakardığımı hatırlamıyorum, "bende kalsın, benim olsun" diye... En son kendi evim olduğunda vermek üzere söz verdi. O gün o pikap olayı öylece kapandı. Babam sanıyordu ki ben o pikabı unutacağım. Unutur muyum efendim, sırf o yüzden üniversiteyi kazanıp kendi evime çıktım :p Tamam tek amaç bu olmasa da etkenlerden biriydi. Neyse öğrenci evime yerleşince tekrar çıktım babamın karşısına pikabı alayım diye. Yok kabul olmadı, öğrenci evinde ne olup olmayacağı belli olmazmış, kendi evim olması lazımmış, tamamiyle benim olması gerekliymiş falan bir dolu bahane sıraladı bana. Sanki büyük güvenlik önlemleriyle korunan tarihi eser, dolabın bi köşesinde duruyor işte. Hayır bu sırada ortada bir pikap olduğunu öğrenen sevgili ablam da ona ortak olmaya çalışmasa hiç mühim değil. Beklerim bir 4 yıl daha diyorum. Neyse nitekim çirkefliğimi son raddeye getirip pikabın bana ait olduğu, bana söz verildiği gerçeğini ablama kabul ettirdikten sonra bir 6-7 yıl daha bekledim. Üniversite bitti, işe girdim ve sonunda evlendim. Neden? Tabi ki pikabı almak için :p Tamam gene tek amaç bu değildi fakat işe yaradı. İşte o gün gelip çatmıştı. Pikap büyük bir itinayla çıktı o karanlık kuytu köşesinden. Temizlendi, onarıldı, ve valizime koyup götürdüm "kendi evime". Ama ne beklersiniz, pikap yolda gelirken kablosu kopmuş. Ee malum kaç yıllık bir alet, benden yaşlı, neleri görmüş geçirmiş. Büyük bir hayal kırıklığıyla geri götürdüm babama. Tabi hala pikap savaşları sürüyor ablamla aramda. Babam son bir kez daha yaptı ve bu defa öyle valize falan konulup otobüslerde heba olmadı, bizzat arabayla alındı o pikap. Eve götürdüm yine babamdan aşırdığım bir kutu 45' lik plakla.(Plakların savaşı da baya uzun sürdü tabi, her şeyime ortak olmaya çalışıyor bu kız, oysa ki ben onun eşyalarına elime sürmem :p) Evde uygun bir yer ayarlayayım, kendime bir köşe yapayım diyene kadar, o evden taşındık.. Geldik buraya, İstanbul tepelerinde bir eve yerleştik. Bu defa o köşemi yaptım, pikabıma uygun bir köşe hazırladım. Ve ilk defa geçtiğimiz hafta sonu, hazır evde de yalnız kalmışken, açtım pikabımı. Aldım plak kutusunu önüme ve dinlenebiliritesi olanları tek tek ayırdım. (Babam gençliğinde çok arabesk takılırmış meğer, ya da o zaman herkes arabesk bir kafada yaşıyormuş galiba bilemedim.) İsimlere göre ayırıyorum tabi ki, böyle şarkı adı yakın gelenleri bir tarafa, ismini okuyunca bile insanın "jilet getirin bana" diye haykırasını getirenleri bir tarafa.("Ecevitten Zam Geliyor" diye bir plak var, düşünün artık gerisini.) Başladım sıradan dinlemeye.
Önce bir cızırtı çıkıyor hani, şarkı başlamadan daha. Bir süre cızır cızır ediyor tatlı tatlı, sonra başlıyor şarkı. Lastik de yıpranmış olduğundan dalgalanıyor ses arada. Kalınlaşıp inceliyor. Gözlerini kapayınca sanki yanında söylüyor. Öyle yaptım bende. Kapattım ışıkları, açtım balkonu, çöktüm yere... O teyze söyledi, ben mutlu oldum. O amca bağırdı ben mutlu oldum. İyi ki varsın babam, iyi ki almışsın şu pikabı, iyi ki çökmüşüm bende üzerine. Evde yalnız, kendi kendimi korkutup ağlamakla sonuçlanacak bir gece geçireceğime, mutlu keyifli bol arabeskli saatler yaşamış oldum. Mutluyum gururluyum efendim. Tavsiye ederim şiddetle sevenlerine...
Bu arada böyle de bir şey buldum, fiyatlar da gayet makul, meraklısı varsa buyursun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder