23 Ocak 2013 Çarşamba

Ahmet Ümit- İstanbul Hatırası

İstanbul'a taşınma fikrinin korkunç geldiği günlerde İstanbul'un güzelliklerini öğrenmek adına başladığım kitaptı İstanbul Hatırası. Elimde uzun süre sürünen, yani bir türlü bitiremediğim kitaplardan birisi de bu oldu. Kitap akıcı, sürükleyici yani elde o kadar uzun süre kalmasında yazarın, kurgunun, anlatım dilinin hiçbir suçu yok. Tüm suç zamanda, ve işe giderken çekmek zorunda olduğum meşakkatli yolda. Ha bir de kitap büyük olunca çantada taşıma fikri cazip gelmiyor tabi. İşte tüm bu bahanelerden dolayı kitabı çok uzun sürede bitirebildim.


Kitap, İstanbul' da Kral Byzas zamanından başlayarak günümüze kadar uzanan tarihi öneme sahip yapılara bırakılan yedi adet cesedin peşinden iz sürerek, bu seri cinayeti çözmeye çalışan Komiser Nevzat ve arkadaşlarının macerasını anlatıyor. Cesetlerin avuçlarına  bıraktıkları, her biri, bir kral adına basılmış olan sikkelerden yola çıkarak  diğer cesedi nereye bırakabileceklerini bulmaya çalışan Komiser Nevzat, karısını ve çocuğunu bir trafik kazasında kaybetmiş ve bir meyhane sahibi olan Eviugana ile hayata yeni yeni tutunmaya başlamış bir polis. Çocukluk arkadaşları olan veteriner Demir ve şair Yekta ile işinden vakit bulduğunca görüşen Nevzat'ın macerasını takip ederken, yalnızca bu üçlü arasında bilinen ve yaşanmış geçmiş olaylara tanık oluyoruz. Bir taraftan cinayeti çözmeye çalışırken, diğer taraftan Nevzat' ın hayatını öğreniyor, diğer taraftan da İstanbul' un hiç bilinmedik tarihini keşfediyorsunuz. Yani çok yönlü bir kitap. Bu yüzden yalnızca Polisiye romanı dersem, kitaba çok büyük haksızlık etmiş olurum. Dediğim gibi, İstanbul ve hiç bilinmedik tarihi ile ilgili çok güzel bilgiler veriyor. Özellikle İstanbul' da uzun zamandır yaşamış ve adı geçen tüm o yerleri gezmiş görmüşseniz, okurken hayal etmesi daha kolay olabilir ve daha heyecanlı gelebilir. Ama ben bahsettiği yerlerin çok azını gördüğüm için, kafamda canlandırmam biraz zor oldu. Bu yüzden tüm o yerlere gittikten sonra kitabı tekrar sindirerek okumayı planlıyorum.
Kitabın sonuna kadar cinayetin asıl nedeni ve katilerin kim olduğunu öğrenemiyorsunuz. Fakat kurgu o kadar güzel olmuş ki, kitaptaki herkesten şüpheleniyorsunuz. Ortaya çıkan katillerinse ters köşe yapmasından bahsetmiyorum bile. Öyle bir kitaba, böyle bir son yakışırdı zaten. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap. Özellikle istanbuldaki Çemberlitaş, Sarayburnu, Topkapı sarayı, Ayasofya, Sultanahmet'i ve aklıma gelmeyen bir kaç yeri daha gezmiş görmüş tarihi hakkında bilginiz varsa hemen alın okuyun derim.. 
Ben sonunda daha mutlu olmayı isterdim hani bi kitabı bitirince elinizde evirip çevirirken suratınızda aptal bi gülümeseme oluşur ya onu yaşayamadım bu kitapta, çok üzüldüm, yani hem sevindim hem üzüldüm. Biraz farklı bir sondu. Ama sanırım aralıkları uzun tutarak okumamam sayesinde çok da derinden sarsılmadım. Bana en büyük etkisiyse, zaten merak ettiğim yerlerin tarihi hakkında azıcık bilgi sahibi olunca daha çok merak etmeye başladım. Daha çok öğrenmek, daha çok gidip görmek istedim.. Okuyun, öğrenin, meraklanın derim... 

1 yorum:

  1. yaa konusu şahaneymiş. sen okuyorsun diye gördümdü goodreads'te. ismini de görünce o zaman peh dedimdi, herhalde böyle romantik dramatik birşeydir zannettim. süper görünüyor ki böyle. ben de okuyayım.

    YanıtlaSil