Dün yorgunluktan ölüp bittikten sonra cumartesi sabah uyanıp işe gelmek ne kadar da moral bozucu anlatamam. Hayır bir de bu İstanbul' un havaları bize şaka yapıyor. Haftaiçi çalışırken dışarda güneş pırıltıları, oy hava ne sıcak, vav hava ne güzel durumları yaşanırken, gün dönüp haftasonuna geldiğinde kapalı mı kapalı bir hava. Dün arkadaşın biri sence yarın yağmur yağar mı ona göre şemsiye alayım dedi, bende haftasonu ya kesin yağacak dedim. Haklı da çıktım. Sabah kapalı bir hava ve yağmur. Come onn, yani bir cumartesi de pırıl pırıl şırıl şırıl güneşe uyanayım dostum. Ama yoooo, yooo dostum yooo.
Ve çalışmak istemiyorum yahu. 9:30 da işe gelmem gerekiyor ama ben geç kalıp 10 a doğru geliyorum. Ve daha böyle haftasonu mahmurluğumu üzerimden atamamışım. Sabah sabah bilgisayar ekranına bakarak yapabileceğim tek şey, gerine esneye film izlemek olabilir. E durum böyle olunca da visual studio yu açıp, habire get latest yapıp, bir taraftan da imdb de deli gibi fragman izliyorum. Youtube dan açıp bi bakayım dedim izlenecek film vardır kesin, romantik komedi denilen şeyin full versiyonu var. Bir 5 dk izledim, noluyo ya, ne nerdeyim moduna girip kapattım. O kadar da değil dedim, herşey de bir yere kadar dedim...
Sonra işte biliyorsunuz " rachel getting married" durumu yaşıyorum bu sıralar. Önce söz sonra yüzük sonra düğün sonra bilmem ne. Daha kendiminkini atlatamamışken aynı şeyler bu kadar yakınen yaşamaya dayanamıyorum. Hayır my beloved sister ımı da kimselere vermek istemiyorum yani. Who' is he yani. Ama o mutlu olacaksa ben kalbime taş basarım mı diyeyim ne diyeyim. Demiyorum diyemiyorum.
Ayyyy ben çok sıkılıyorum yaaa. Bitse de gitsek bitse de gitsek..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder