28 Şubat 2013 Perşembe

Syf.204

"Gel, insancıl çocuk!
 Bu sulara, yabana,
 Bir peri ile el ele gel.
 Çünkü dünya tahmin ettiğinden daha çok hüzünle dolu.

Sözlerini Fernando için tercüme diyor ve Venedik' teki ilk haftalarımda bu yazıyla karşılaştığımda bu şiirin tam ona uygun olduğunu, kayıp çocuğun o olduğunu düşündüğümü anlatıyorum. Şimdiyse kayıp olanın biraz da kendim olduğunu düşünüyorum. Fakat hangimiz kayıp değiliz ki? Hangimiz bu hüzünlü dünya hakkında bizden daha çok şey bilen bir periyle el ele tutuşmayı arzulamayız? İşte evlilik budur: sırayla kayıp çocuk ya da peri olmak."
                                  
                                                                                                   Venedik' te Bin Gün 
                                                                                                        Marlena de Blasi

Kelebeğin Rüyası

Hakkında yazılacak çok şey var ama ben çok fazla detay vermek istemiyorum... Filmde beni en çok etkileyen replikleri paylaşıp bırakacağım.. Kesinlikle gidip görmenizi tavsiye ederim.. İlk defa bu kadar kaliteli ve başarılı bir Türk Sineması izledim.



"Günün birinde bir ermiş, rüyasında kelebek olduğunu görmüş. Uyandığında kafası karışmış. Kendi kendine şöyle demiş: Ben mi rüyamda kelebek olduğumu gördüm yoksa kelebek mi rüyasında ben olduğunu gördü?"

"Belki bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından, Uyanmak istemiyor uykusundan..."


"-Böyle gitmeseydin, hiç gülmeden...
- Gülmem için bir sebep yok ki..
- Sen çok güzelsin, sebepsiz de gülebilirsin..."


"Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim, aynalardan evvel."



"Belki unutmak değil ama hatırlamamak mümkün."



"Diyecekler ki arkamdan,

 O yalnız şiir yazardı.
 Yazık diyecek hatıra defterimi okuyan..
 Ne talihsiz adammış
 İmanı gevremiş parasızlıktan..."


"Güzel olan yaşadığımızdır, bir gün öleceğimiz değil."



"Yolcu vedalaşmayı bilecek, kendisi ile bile.."



Tüm film boyunca kendimi sıkıp, gözyaşlarımı tutamadığım, en çok etkilendiğim sahne.

    - Sen kötü şeyleri çok güzel söylüyorsun..
    - Senin hastalanman bile güzel..
    - O ne demek şimdi? 
   - Sen hasta olmasaydın seni bana vermezlerdi ki.
   - Bak yine kötü birşeyi çok güzel söyledin..


"Şimdi uyandı mı kelebek uykusundan?"

20 Şubat 2013 Çarşamba

Mutluluğun Resmi


Hayatta bazı küçük şeyler sizi çok mutlu olduğunuz minicik anlara götürebiliyor. Bu sabah da diğer sabahlar gibi dolmuştan inmiş işe yürüyorken, simit kokusu geldi burnuma. İşe koşuşturan kahvaltı edememiş bir diğer beyaz yakalının poşetinden geliyordu o mis gibi koku.. O an aniden geçmişe döndüm.. Üniversitede okurken tatillerde eve döndüğümüzde içimde tuaf bi mutluluk olurdu. Hem aileme hem Hatice ye hem de büyüdüğüm mahalleye kavuşmak öyle anlatılamaz bir his doğururdu içimde... Sabah uyandığım ses annem olurdu. İkindi vakti çay yapardık.. Annem hala taklitini yaptığı "el yakıyo bunlaaaaaar el yakıyo bunlaaaaaar" diye bağırarak her sabah aynı saatte apartmanın önünden geçen simitçisinden en yanmış simitleri alırdı, onları da ısıtırdı bir güzel. Hava soğuk olduğundan kaloriferin önündeki kanepeyi açıp, yapışırdık kalorifere. Tepside sıcak simitlerle, çayla, peynirle gelirdi annem sonra. Televizyon açık olurdu ama hiçbirimiz hiç bir şey izlemezdik... Yan yana oturup, o simit kokusuyla anlatılamaz bir mutluluk yaşardık o an... Annem hatice ve ben, bir kanepe üzerinde, önümüzde simit ve çaydan oluşan tepsi.. Yüzümüzdeyse huzurun ve mutluluğun getirdiği ifade... Mutluluğun resmindeki gibi... İşte böyle anlar öylece kalsalar, bir fotoğraf karesiymiş gibi, bir ressamın çizdiği tablo gibi.. Biz de kalsak o anda, o küçük mutlulukta... Orada öylece minicik mutluluklarla yaşasak.. Daha büyüklerini aramaya hiç ihtiyacımız olmasa.. Güzel olmaz mı ??