Bayramın bayram gibi olması lazımmış. Yıllardır içimde büyüyen bu güdünün bu bayramda DA ailemden ayrı geçirince ve hiç bir yere gidemeyip evde kalınca ortaya çıkması kötü oldu. Kötü oldum ya ben. Arefe denilen gün hiç bir şeyim yoktu, mutlu mesut kurabiye poğaça yapıyordum. Hem zaten çalışacağım diyordum. (Gerçi çalışsam duygusala değil isyana bağlardım o ayrı. ) Ama gün geçip de bayram olunca benim devreler yandı. Uyandığımda evimdeydim, bildiğim güvenli olduğum yerdeydim ama işte bugün bayramdı. Böyle olmamalıydı aslında. Bir curcuna olmalıydı, babam Alper'i bayram namazı için kaldırmaya çalışıyorken sinir olarak uyanmalıydım. Alper söylene söylene namaza giderken ben içimden kıs kıs gülüp, babamı formaliteden namaza yolcu etmeliydim. Evden çıkmalarıyla uykuma kaldığım yerden devam etmeliydim. Biraz sonra annem gelip bizi uyandırmalıydı, "Kalkın babanız şimdi gelir bayram kahvaltısı ister, gidince uyursunuz" demeliydi. Kalkıp uyuşuk uyuşuk kahvaltı sofrasına oturup, babamın gitmesini beklemeliydim. O gidince yine yatağa dönmeli ve mantıklı bir saatte uyanmalıydım. Annem kahvaltı hazırlamış olurdu, Hatice yanıma sokulmuş olurdu. Biraz yatakta debelenip annemin son haykırışında kahvaltıya oturmalıydım. Kahvaltı edip, kurban bayramının verdiği o tedirgin ruh halimle pencerelerden dışarılara bakmalıydım. Koyunu keçisi kaçan varsa diye... Sonra bir dizi izlerdik belki, ya da klip çekerdik Haticeyle. Film izlerdik, aylak aylak evde dolanırdık ta ki babamın eve etlerle gelip, annemin mutfağa bizim de odaya kapanacağımız o saate kadar. O gün öyle geçip giderdi, mayışık bir halde yatıp uyurduk. Ertesi sabah erken kalkardık. Kahvaltı yapardık topluca, ve ben, babamın, annemin hatta bazen haticenin bile et yemediğimi onaylamayan bakışları altında ete olabildiğince uzak kahvaltılıklardan oluşan kahvaltımı ederdim. Annem masayı toplarken, "Siz gidin de hazırlanın şimdi iki saatte hazırlanamazsınız" diye söylenirdi, biz de masayı ona bırakıp odaya girerdik. Hatice her zaman önceden hazırladığı bayramlıklarını çıkarırıken ben "Ben ne giycem yaaaa, şunu ben giycem, onu ben takıcam" diye onun başına ekşirdim. "Makyajımı sen yapcan" diye de ekşirdim. "Saçım olmuş mu" diye de. En son "Bakmadınn, bakmadın işteeeeeeee" diye ağlayabilirdim. Yok yok ağlamazdım. Sanırım. Ekşiye ağlaya hazırlanırdık, anneme sana da makyaj yapalım diye yalvarırdık yine de bir göz kaleminden başka birşey sürmezdi belki bir ten rengi ruja anlaşırdık ama annemin ruj sürmeden önce dudaklarını yalayıp ruju baştan bitirmesiyle hepimiz hazır olurduk. Sonra tabi ki bir bayram kalsiği olan aile fotoğrafı çekinirdik, Aper söylenir, annem "Tamam tamam yeter amaaaaan" der, babam elleri bağlı dik ve ciddi bir poz verir ve belki de ben ağlardım. Yok yok ağlamazdım , sanırım.
Sonra nereye gidicez tartışması yaşanırdı evde, biz Haticeyle bakışa bakışa gözlerimizi çevirirdik o yana bu yana. Alper gelmezdi, beni çarşıda bırakın derdi, biz yine gözlerimizi çevirirdik o yana bu yana. Sonra giderdik oraya buraya. Şuraya da gidelim derdi annem sonra, babam gitmezdi, homurdanırdı. Bazen belki de giderdi. "Bu son olsun" diye yalvarıp yakarırıken, vaktin akşam olmasıyla otomatiğe bağlar, her gittiğimiz yerde güler, beynimizin yumuşamasıyla Haticeyle kendi kendimize geyikler yapar, "yok o et yemiyo, aaa et yenmez olur mu, bak ilerde çocuğun olur o zaman lazım bunlar sana, ye kızım ye, bak çok güzel sıfır yağ" söz öbeklerini bilmem kaçıncı kez dinledikten sonra yorgun argın ve dönerdik. Misafir gelmesin diye dua ederdik içimizden ve bazen belki de gelmezdi. Televizyon izler uyurduk...
Ne kadar sıkıcı görünse de size, benim için çok özel anlarmış, onu anladım işte bu bayram. Sanki evlendikten sonra ki ilk bayramım bu bayrammış gibi bir izlenim oldu biliyorum ama önceki bayramlarda ya tatil yapmıştık, ya ailemleydik, ya da Murat ın ailesiyleydik, bir bayram havası vardı yani. Tatil de bir yerde bayram sayılır :p İlk defa bu bayram öyle evde, tek kaldık, ondan daha bir anımsadım, daha bir özledim işte...Aradım, alıştığım gibi olsun istedim içimde bir yerde... Ya da sadece ailemi özledim.. Herşeyin nedeni buydu.
Yeni anımlarım oldu diğer yandan... Çünkü o 5 gün ne kadar geçmişi arasamda, hiç gülmediğim gibi güldüm. Dans ettim, hep yapmak istediklerimi ama ertelediklerimi yaptım. fotoğraf çektim, dizi izledim Murat la,( hatta öyle bir alıştı ki diziye kahvaltı masasına düzeneği kurup, açılana kadar uğraştığına şahit oldum ki kendisi hiç böyle film dizi için uğraşan insan değildir, hep ben ayarlarım herbirşeyi. ), evde Murat la daha önce geçirmediğim kadar vakit geçirdim, onunla klip çektim, tavla oynadım, yenildim, ağladım, yendim, dalga geçtim, alışveriş yaptım, ortaköye gittim, boğaz turu yaptım, çamlıca ya çıktım. Uyudum istediğim kadar, dinlendim... Bir taraftan çok özledim, çok istedim orada olmayı, diğer taraftan çok eğlendim, güldüm, gördüm, gezdim, iyi ki dedim buradayım....
Sadece işte bayram olmayaydı adı iyiydi, çünkü bayram olunca "bayram" gibi olmalı diye geçiyor insanın içinden, aklından, kalbinden bir yerlerden...
ağlatma bizi böyle ama.insanın tutup annenleri haticeyi alperi falan kutuya koyup yanına atası geliyor.
YanıtlaSilSiz de girin o kutuya , genel bi özleme dönemimdeyim de ben :)
YanıtlaSilbayramish benim kullandığım nick. her seferinde google'a bayramish yazdığımda bu siteyi görüyorum her seferinde de inside girl ne alaka lan diyorum siteye girince ne olduğunu anlıyorum :D :D hep aynı şey oluyor :D
YanıtlaSilneden bayramish yazdın ki :D
Yani mesela childİSH, foolİSH gibi bir İSH takısı o :) BayramİSH ;)
Silharbi ya öyle bi anlamı da oluyor şimdi fark ettim :)
Silben sadece soyadım iş diye öyle bi şey yapmıştım ama iyi oldu bunu öğrendiğim :)