Bazı zamanlar olduğundan daha hızlı geçerler, zaman ne çabuk geçiyo moduna bağlarsınız.. Bazılarıysa daha yavaş. Daha monoton daha sıkıcı...Gözleriniz saatte saniyelerin dakikaların ilerleyişini izlersiniz.. Size bir ömür kadar gelmiş olan bir süreden sonra tekrar saate baktığınızda sadece 2 dk geçtiğini görürsünüz.. Sıkıntı iki katına katlanır..
Bu sıralar hayat öyle benim için.. Canı hiç birşey istemiyo moddayım sürekli. İş yerinde olmak istemiyorum, eve gitmek istemiyorum, evden çıkmak istemiyorum, kitap okumak istemiyorum, film-dizi izlemek istemiyorum, boş boş oturmak istemiyorum, ingilizce çalışmak istemiyorum, yemek yapmak istemiyorum, evi toparlamak istemiyorum, evi düzenlemek, bir şeyler almak istemiyorum.. Şu anda, tam da bu zaman diliminde yaşamak istemiyorum. Başka bir anda, başka bir zaman diliminde yaşamak istiyorum galiba. Daha az gerçek olan, hayale daha yakın şeyler istediğim...Ya da çocukluğuma dönmeyi belki. Daha az düşündüğüm daha mutlu olduğum o zamanlara.. Sevdiklerime daha yakın olduğum, sevdiklerimle sıradan bir hayatı yaşayabildiğim o ömürler öncesiymiş gibi gelen zamana belki.. Belki de değil bilmiyorum.. Zamanda yolculuk etmeyi belki.. Geçirmiş olduğum mutlu anlara dönüp o anları tekrar yaşamayı belki.. Ya da aslında hiçbir şey istemiyorum belki.. Hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamayı belki.. Mutlu musun denildiğinde evet, deyip gülümsememeyi belki.. Mutlu olmadığımdan değil, sadece işte mutlu olmadığımdan.. Tablonun küçük parçalarını sevsem de, genelinden nefret ettiğimden belki.. Burada ne yaptığımı bilmediğimden ve özlediğim gerçeğini sırf bir faktör yüzünden kendime bile itiraf etmediğimden.. Hayat sinemada izlediğimiz bir film olmadığından belki.. Ve hiçbir zaman o kadar soft olamayacağından...
(Tam 5 ay önce yazmışım, yayınlamamışım.. Böyle zamanlar geçirmişim meğer, hiç aklımda kalmamış...)